1750 Adetten Fazla Türkiye'nin En Güzel Villa Modelleri İçin Resme Tıklayabilirsiniz..

Ünlü Camiler Kapılarını Yeniden Açıyor

akustik sistem, cami akustiği, cami simülasyonu, caminin kubbe bölümü, cevahir minaresi, fatih camisi, mimar sinan, mimar sinan camileri, mimar sinan camilerinde akustik, mimari camiler, pertevniyal valide sultan, pertevniyal valide sultan camii, restorasyon, süleymaniye camii, tarihi camiler, tarihi is odası, ünlü camiler, Ünlü Camiler Kapılarını Yeniden Açıyor

İSTANBUL – İstanbul Vakıflar 1. Bölge Müdürü İbrahim Özekinci, hali hazırda devam eden ve ihtişamıyla hayranlık uyandıran Süleymaniye, Fatih, Pertevniyal Valide Sultan Camilerinin, 2010’da kapılarını yeniden açmaya hazırlandığını belirtti.

”Yıllarca Türkiye’de kapsamlı restorasyon dediğimiz şey yapılmadı. Eserler restorasyon adı altında çok çeşitli yanlış müdahalelere maruz kaldı ” diye konuşan Özekinci, Süleymaniye Camisi’ni ”Yaşayan Tarih” olarak nitelendirerek, restorasyonda görev alan Prof. Dr. Ferudun Çılı ve ekibi tarafından, caminin simülasyonunun bilgisayar ekranına aktarıldığını ifade etti.

”Buraya 7-8 şiddetinde bir deprem uygulandığı zaman bunların mukavemeti nedir, bu ölçüldü. Ondan sonra restorasyon çalışmalarına devam edildi” diyen Özekinci, caminin kubbe bölümünde herhangi bir sorun olmadığını ve gerekli dolgular gibi basit işlemler yaparak buradaki işlemleri tamamlayacaklarını vurguladı.

Özekinci, ”Yerden 53 metre yükseklikte Süleymaniye Camisi’nin kubbesine dokunma ayrıcalığını yaşıyoruz” diyerek duygularını ifade ederken, bu caminin en büyük özelliğinin ise, Fatih Camisi’nden sonra Osmanlı Dönemi’nin, en büyük site topluluklarından meydana gelen bir eser olduğunu kaydetti.

Süleymaniye Camisinin zemin özelliklerinin oldukça engebeli olduğunu belirten Özekinci, buna rağmen zamanın teknolojisine göre topografik özelliklerin çok iyi kullanıldığını vurgulayarak, ”Engebeden dolayı ortaya çıkan boşluklar toprakla doldurulmuştur” dedi.

TURŞU KÜPÜYLE GELEN AKUSTİK SİSTEM
Sesin bir noktadan çıkarak caminin her köşesine eşit şekilde dağılması için, Mimar Sinan’ın üzerinde çalıştığı akustik sistemin, Anadolu’da kullanılan turşu küplerinden içi boş 65 tanesinin ağızları aşağıya bakar vaziyette ana kubbenin etrafındaki duvarlara yerleştirilmesiyle oluştuğunu anlatan Özekinci şunları söyledi:

”Bu sistemle aşağıda çalışma yapılırken, biz 53 metre yükseklikte bile en ufak sesi duyabiliyoruz. Mimar Sinan’ın caminin akustik yapısıyla ilgili olan efsanesi şöyledir:

Rivayete göre Mimar Sinan’ın, akustiğin temini için camide nargile içtiğini öğrenen Kanuni Sultan Süleyman hışımla gelip, Mimar Sinan’a bunun sebebini sorar.

”Sinan, ‘Sultanım bakınız bunun içerisinde tömbeki yoktur, sadece su vardır. Bu, çektiğim zaman fokurdayan suyun sesinin kubbeye nasıl ulaştığını ve caminin her noktasına eşit vaziyette nasıl dağıldığını temin için yaptığım bir çalışmadır’ diyerek Padişaha durumu özetledi”

CEVAHİR MİNARESİ HER DAİM IŞIL IŞIL
Özekinci, ”Cevahir Minaresi” hakkındaki rivayeti de şöyle anlattı:

”İran Şahı Tahmasb Han, mali açıdan sıkıntı çekildiğini ve sonuç olarak cami yapımının uzadığı düşüncesiyle, Kanuni’ye inşaatın devamı için elmas ve değerli taşlar gönderdi. Kanunu Sultan Süleyman ise kendisini öfkelendiren bu hediyelere cevaben, caminin her taşının bu taşlardan çok daha değerli olduğunu ve gönderilen değerli taşların, cami inşaatının herhangi bir yerine karıştırılmasını söyledi. Sinan da bu taşları öğüterek, ”Cevahir Minaresi” olarak anılan minareye karıştırdı. ‘Cevahir Minaresi’nin bu yüzden sabah ve akşam güneşinde pırıl pırıl parladığı söylenir.”

TARİHİ İS ODASI, HATIRA ODASI GİBİ
”İs odası, Mimar Sinan’ın teknolojik harikalarından biridir” diyen Özekinci, Süleymaniye Camisi’ni aydınlatan yüzlerce kandilin isinin bu odada toplandığını ve elde edilen isten, padişah tuğralarında da kullanılan mürekkebin yapıldığını ifade etti.

Özekinci, yapımında bu kadar ince hesap ve ustalıkla düşünülen İs Odası’nın şu anki halinin ise kötü olduğunu vurgulayarak, ”Ancak bu oda restorasyon kapsamı dışında tutuldu. Tarihi dokusunu bozmadan bu odayı nasıl restore ederiz diye düşünmekteyiz” diye konuştu.

İs odası’nın duvarları askerlik hatıraları, tarihler, kalp içine alınmış isimler ve benzeri yazılarla doldurulmuş vaziyette. Bir zamanlar içerisinde padişah tuğraları için kullanılan isin toplandığı ”İs Odası”, şu ana kadar orijinal hali bozulmaması gerekçesiyle restore edilmiyor.

Kandillerden çıkan is, meydana gelen hava akımıyla mihrabın aksi yönüne hareket ederek, kapının üstünde dışarıya açılan 4 adet küçük pencereden, orta kapının üstündeki is odasına doluyor.

İHTİŞAMIN VE GÜCÜN SİMGESİ TARİHİ KAPILAR
Camide yürütülen en büyük konservasyon işlemlerinden birinin de ahşap işleri olduğunu belirten Özekinci, ”Süleymaniye’nin ahşap işleri, gerçekten her yönüyle mükemmel bir dönemin özelliklerini yansıtıyor” dedi.

Restorasyon çalışmalarımına başlandığında, kıyıda köşede kalmış ahşap elemanlar olduğunu belirten İbrahim Özekinci, ”Üzerinde çalışılan ahşaplar, özellikle kapılar, yıllardır kendi haline bırakılmış, kurtlanmış ve terk edilmiş haldeydi” şeklinde konuştu.

”Camide bulunan tarihi ahşap kapılar gibi bir çok eser, şu anda yaptığımız çalışmalarla tekrar hayata kazandırılıyor” diyen Özekinci, restorasyonları tamamlanan ahşap eserlerin tekrar camide kullanılacağını söyledi.

İstanbul Vakıflar 1. Bölge Müdürü İbrahim Özekinci, ahşap ustalarının el emeği göz nuru ile çok titiz bir çalışma yürüttüklerini belirterek, şöyle devam etti:

”Şu an işlem gören kapı tam 750 kilogram civarındadır. Avludan cami haremine girerken Cümle Kapısı’dır. Bu da çok kötü haldeydi. Ustalarımızın son derece titiz çalışmaları sonuncu bu hale geldi. Bu kapı ceviz, abanoz, armut ve aklınıza gelebilecek tüm ağaç çeşitlerinden oluşturulmuş. En önemli özelliği içinde hiç metal malzeme olmamasıdır. Binlerce parçanın iç içe geçmesi sonucu oluşan kapıdan, restorasyondan önce sağlam kalan sadece 10 santimlik bir bölüm vardı. Kapıda kullanılan malzemenin tetkikleri yapıldı, motifin özellikleri ortaya çıkarıldı ve eser ilk yapıldığı haline getirildi.”

FATİH CAMİSİ
Özekinci, Fatih Camisi’nin restorasyonu ve tarihçesi hakkında şu bilgileri verdi:

Fatih Camisi restorasyonu için yapılan ilk ihale 2007 yılının sonunda gerçekleştirildi. İhaleyi, ”İstanbul’da faaliyet gösteren bir firmanın alması sonucu, tespit aşamaları gibi nedenlerle çalışmalara 2008 yılının Mart ayında başlandı.

Caminin ilk yapımına 1462 yılında başlandı ve 1470 yılında tamamlandı. Mimar Atik Sinan tarafından yapılan cami, 1509 İstanbul depreminde büyük hasar gördü ve II. Bayezit döneminde onarıldı. 1766 yılında yaşanan bir depremden dolayı harabe haline geldiği için Sultan III. Mustafa, 1767- 1771 yılları arasında camiyi Mimar Mehmed Tahir Ağa’ya tamir ettirdi. Bu nedenle cami orijinal görünümünü kaybetmiştir. 29 Ocak 1932’de ilk Türkçe ezan bu camide okunmuştur.”

PERTEVNİYAL VALİDE SULTAN CAMİSİ
Restorasyon çalışmalarının daha çok dış cephelerde devam ettiği Pertevniyal Valide Sultan Camisi’nde ise Şantiye Şefi Hülya Aktaş, en büyük sorunun yanlış müdahaleler ve çevresel etkiler nedeniyle dış cephelerdeki taş süslemelerinin erimesi olduğunu ifade etti.

”Bu sorunlar şundan kaynaklanıyor, daha önceki müdahalelerde kum taşı denilen bir taş kullanılmış ve bu taş da çevresel etkiler yüzünden çabuk eriyebilen bir özelliğe sahip” şeklinde konuşan Aktaş, zaman zaman da dış etkenlerden kaynaklı kirlilikleri örtmek için dış cephede badana yapıldığını belirtti.

Aktaş, badana artıklarını temizlediklerini bildirerek, ”İç kısımda da yoğunluklu olarak kalem işi yapılmış. Dışarıdaki taş süslemeye paralel olarak iç kısımda kalem işleri yapılmış” dedi.

Çalışmaların 2007 yılının Kasım ayında başladığını ama işe başlamanın 2008 yılı Mayıs ayına denk geldiğini kaydeden Aktaş, ”Burada bir bilim kurulunun oluşturulması istendi ve bu kurulun oluşması da hemen hemen bu tarihlere denk geldi. Önce analiz çalışmaları yapıldı. Uygulamalara geçilmesi de Eylül ayına denk geldi. Çalışmalar, 2010’un Temmuz ayında bitecek şekilde devam ediyor” diye konuştu.

BODRUM KATTA TARİHİ KÜPLER BULUNDU
Çalışmalar sırasında bodrum katta, beton zemine gömülmüş tarihi küpler bulduklarını ifade eden Aktaş, ”Bu alanın bir sergi alanı olarak hayata geçmesini istiyoruz. Küpler caminin yapımından kalma. Burası o dönemlerde bir mahya merkeziymiş. Mahya malzemelerinin deposu olarak kullanılan bodrum katta 21 adet kadar da tarihi küp bulduk” dedi.

Aktaş, restorasyon kapsamında, ortalama olarak 5-6 milyon lira kadar harcama olacağını düşündüğünü belirterek, ”Restorasyon çok farklı. Bu işin ruhunu almış olmak lazım. Biz burada eskiyi bozmadan korumaya çalışıyoruz” şeklinde konuştu.

Hakkında: SerMimar

SerMimar Kimdir? Osmanlılarda mimarbaşı, sermimaran-ı hassa. osmanlı hanedanının ve büyük devlet adamlarının yaptıracakları binaların projelerini yapmak ve bunların uygulanması için gerekli mimarları, teknik elemanları atamak, büyük kentlerdeki mimarları atamak, hassa mimarlarını yetiştirmek, kent ve kasabalardaki bütün mimar ve ustaların kayıtlarını tutmak sermimarın görevleri arasındaydı.

Ayrıca...

Yeni Köprünün Adı: ‘Mimar Sinan’ Olsun

Garipçe ile Poyrazköy arasında yapılması planlanan üçüncü pek çok tartışmayı beraberinde getirdi. Bizim konumuz ise köprünün güzergahı değil, verilmesi düşünülen isim...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir