1750 Adetten Fazla Türkiye'nin En Güzel Villa Modelleri İçin Resme Tıklayabilirsiniz..

Depremin Ayak Sesleri

Tüm Mühendisler ve Mimarlar Birliği Platformu (TMMBP) Genel Başkanı Mimar-Ekonomist Remzi Kozal, depremin ayak seslerinin geldiğini savunarak, gecikmeden alarma geçilmesi için uyarıda bulundu.

Her geçen gün bir yerlerden deprem haberlerinin alındığını ve buna kimsenin aldırmadığını belirten Remzi Kozal, deprem haberlerinin artık magazin haberleri gibi geçiştirildiğini ileri sürdü. Aslında bu haberlerin depremin ayak sesleri olduğunu belirten TMMBP Genel Başkanı Mimar-Ekonomist Kozal, “Bunu o anı yaşayınca anlayacağız. Maalesef, tedbir almak ve hazırlıklı olmak yolunda pek bir şey yapmadığımız ortada. En güzel yaptığımız şey; bir yerlerde depremler olduğunda ilgili-ilgisiz, yetkili-yetkisiz bir tomar, adına uzman denen zevatın medyada reyting malzemesi olarak boy göstermesi oluyor. Depremin nasıl, ne şiddette, ne zaman olacağı; bize merak gidermekten öte bir şey kazandırmaz. Bu söylenenlerin tamamı varsayımlar üzerini kurulmuş olup, kesin bir sonucu ortaya koymaktan çok uzaktır. Esasen, vatandaşın depreme karşı hazırlıklı olması konusunda bilgilendirilmesi ve yönlendirilmesi gerekir. Bu konuda da kayda değer bir şey yapılmamaktadır” dedi.

Osmanlı döneminde 1500’lü yıllarda yaşanan bir büyük depremden sonra, İstanbul’un depreme de dayanıklı olması için genelde ahşap malzeme ile inşa edilmiş binalar ile donatıldığını ifade eden Kozal, “Yanyana, çoğu zamanda bitişik nizamda inşa edilen bu ahşap binalar nedeniyle yangınlar İstanbul’un yakasını bir türlü bırakmazmış. Hatta, bir başladı mı, günlerce süren ve koca mahalleyi yok eden yangınlar olurmuş. Bu dönemlerde yangın söndürme işini üstlenen tulumbacılar; bir oraya, bir buraya o malum bağrışmalarıyla koşuşturur dururlarmış. Yalnızca İstanbul’da değil, memleketin her bölgesinde benzer durumlar yaşanırmış. Ancak, İstanbul’da yangın çıktığı zaman Payitaht pek fazla oralıklı olmazmış. Yangından sonra evsiz kalanlar genelde akrabaların ve komşuların yanına yerleştirilir ve böylece durum kontrol altına alınırmış. Fakat yangın İstanbul’un çevre yerleşim yerlerinde; Bolu ve Düzce gibi bölgelerde ise; Payitaht alarma geçer ve yangının söndürülmesi için adeta seferber olurmuş. Çünkü, bu yangınlardan sonra evsiz kalanlar soluğu İstanbul’da alırmış ve göçüp gelen bu insanları iskan etmek, barındırmak çok zor olurmuş. Plansız ve programsız göçler geçmişte olduğu gibi bugün de İstanbul’u yönetenlerin, hatta hükümetlerin başını çokça ağrıtmaktadır. Bugün, İstanbul ve çevresinde yakın bir gelecekte beklenen depremin en az hasarla atlatılması çalışmalarının yanı sıra, devam eden yoğun göç baskısına da acil çözüm bulunması zorunluluğu vardır. Belki, yangın yerinin adresi değişmiştir; ama durum yine Osmanlı’da olduğu gibidir. Hükümetin, yetkililerin bu yangını söndürmek için alarma geçmesi ve seferber olması gerekmektedir. Başta İstanbul’u ve de Türkiye’yi böyle bir yıkımdan, insanlarımızı yığınlar halinde ölümden kurtarmak istiyorsak. İstanbul’u kurtarmak için her saniye biraz daha yaklaşan deprem, İstanbul’da yalnızca binaları yıkmakla ve insanları öldürmekle kalmayacaktır. Aynı zamanda yakın çevresiyle birlikte Türkiye ekonomisinin yüzde 50’den fazlasının konuşlandığı İstanbul ile birlikte ülke olarak bir daha belimizi doğrultamayacağımız vahim bir sonuçla da karşılaşacağız. Bu nedenle İstanbul ve çevresindeki sanayiyi ve buna bağlı olarak da yoğunlaşan nüfusu; başta İstanbul’a en fazla göç veren ve bu göçü dengeleyebilecek illerden başlamak üzere, süratle memleket sathına yaymalıyız. Hatta bu konuda, yasal düzenlemeler yapılarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi Bütçesi’nden de kaynak aktarılmalıdır. Böyle bir risk memleketimizin ve milletimizin geleceğine yönelik en büyük tehdit olarak ele alınmalı ve derhal harekete geçilmelidir” diye konuştu.

Devlet İstatistik Enstitüsü’nün (DİE) 2004 yılı Aralık ayında açıkladığı rakamlara göre, en fazla göç veren bölgenin Batı Karadeniz, sayı olarak en fazla göç veren ilin ise 51 bin 644 kişi ile Samsun olduğunu kaydeden Kozal, “En fazla göç alan ilimiz 407 bin 448 kişi ile İstanbul’dur. İstatistiklerin gerçekleştirildiği 1985-2000 dönemde 5 yaşına kadar olan çocuklar ve çevre illerden göç alıp ve bu kişilerin tekrar göçmesiyle oluşan rakam bu sayılara dahil değildir. Görüldüğü gibi, 1999 depremine rağmen Türkiye’de İstanbul en fazla göç alan, Samsun da en fazla göç veren il konumunu devam ettirmektedir. Yani bir bakıma Samsun İstanbul’a doğru akıyor. Bugün yangın yeri Samsun’dur. Burada, Samsun’un bu denli göç veriyor olması çok ilginç ve önemlidir. Çünkü; Kızılırmak ve Yeşilırmak nehirleriyle sulanan, Türkiye’nin en verimli topraklarının yer aldığı Bafra ve Çarşamba ovalarına sahip Samsun nasıl göç verebilir? Demek ki bazı şeyler yanlış gidiyor. Diğer taraftan; gelişmişlik düzeyi kriterine göre, Türkiye’de bulunan 872 ilçe sıralamasında Samsun Vezirköprü 710.’uncu, Salıpazarı 761.’inci, Ayvacık 789.’uncu, Asarcık 796.’cı şehirleşme oranı kriterine göre ise, Salıpazarı 730.’uncu, Ayvacık 757.’inci, Vezirköprü 786.’cı, Asarcık ilçesi ise 867.’inci sıralarda yer almaktadır. Çok daha çarpıcı bir gözlem, Samsun merkeze bağlı 8-10 kilometre mesafede bulunan Muratlı, Toygar, Gürgenyatak ve Alibeyli köylerinde hiçbir altyapı, sosyal tesis bulunmuyor. Doğru dürüst yolları yok, yaz aylarında yeterli içecek su bulamıyorlar, öğrenciler yırtık kara lastiklerle okula gidiyorlar ve çoğunun ayağında çorabı yok. 2 bin insanımızın yaşadığı bu arka bahçe köylerinin ekip-biçmek için toprakları yeterli değil, sulama imkanı yok, hayvancılığa uygun değil. Samsun şehrini, Karadeniz’i ve Çarşamba, Bafra ovalarını yukarıdan seyreden bu insanlar, belki de Türkiye’nin en fakr-u zaruret içerisinde makus kaderlerine razı olmuş insanları. Bu insanlar bugünkü çağda adeta mağara devrini yaşıyorlar. Kanaatimizce, Samsun’a bu yüzüyle bakmak, belki de daha doğru olacaktır. Ya da yakın bir gelecekte yeni Samsun’un İstanbul’da oluştuğunu göreceğiz. Fatih Sultan Mehmed, Fetih’ten sonra ilk yerleşimcileri Çarşamba ve Bafra ovalarından getirip İstanbul’a yerleştirmişti. Şimdi, İstanbul’da 100’ü aşkın Samsun hemşeri derneği bulunuyor, bunların 70’ten fazlası 2000 yılından sonra kuruldu. Ayrıca 3 adet hemşeri dernekleri federasyonu ve bir de işadamları derneği bulunuyor. Samsun’dan insanlarımızın göçüp İstanbul’a gelmesi doğru değildir. İnsanlarımızın doğdukları yerlerde doymalarının sağlanması gerekmektedir. Göçün en önemli nedeninin ekonomik olduğunu düşünürsek, Samsun’un bu göç nedeniyle özel teşvik kapsamına alınması gerekmektedir ve hatta olağanüstü teşvik tedbirleri getirilerek aynı zamanda çevre illerden Batı’ya doğru yönelen göçleri de dengelemesi için Samsun’un stratejik önemde bir yer olduğuna ilgi ve dikkatleri çekmek istiyorum. Samsun’a yapılacak yatırımlar, aynı zamanda çevre illerden, başta İstanbul olmak üzere, Batı’ya yönelen göçleri de dengeleyeceği için İstanbul’u göç baskısından kurtaracak ve depremde alınacak riski azaltacak ve de sağlıklı bir şehirleşme için uygun ortam hazırlayacaktır” ifadelerini kullandı.

Remzi Kozal konuşmasını şöyle tamamladı: “1999’da yaşanan deprem sonrasında, en büyük riskin mevcut binalardan kaynaklandığını belirtmiş geleceğe güvenle bakmak için başta İstanbul olmak üzere bütün Türkiye’yi yeni baştan inşa etmek gerektiği görüşümü kamuoyu ile paylaşmıştım. Yapılması gerekenleri sıralamış elimizi çabuk tutmamız gerektiğini belirtmiştim. Bugün yine aynı şeyleri söylemek durumundayım. O dönemde çok fazla ilgi almayan bu görüşümün, bugün hemen hemen bütün çevrelerce benimsenmiş olması memnuniyet verici olmakla beraber bir anlam ifade etmemektedir. Çünkü, depreme karşı dayanıklı binaları ve bu binalardan oluşan şehirleri inşa etmediğimiz müddetçe herhangi bir şey yapmış sayılmayız. Bu konunun, yöneticilerin ve kamuoyunun gündeminde üst seviyelerde yer alması ve mutlaka kısa sürede çözümler üretilmesi gerekmektedir.”

Hakkında: SerMimar

SerMimar Kimdir? Osmanlılarda mimarbaşı, sermimaran-ı hassa. osmanlı hanedanının ve büyük devlet adamlarının yaptıracakları binaların projelerini yapmak ve bunların uygulanması için gerekli mimarları, teknik elemanları atamak, büyük kentlerdeki mimarları atamak, hassa mimarlarını yetiştirmek, kent ve kasabalardaki bütün mimar ve ustaların kayıtlarını tutmak sermimarın görevleri arasındaydı.

Ayrıca...

Depremler Bir Şehri Silebilir mi?

Renzo Piano (*) kendisini çok etkileyen bir bilgiyi paylaştı. Geçen yıl deprem felaketine uğrayan Aquila’nın tarihi merkezinde hizmet veren tek kahve olan Nurzia, depremin boşalttığı kentte önemli bir dayanak noktası.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir